Tüm Akdeniz, Ege denizi ile birlikte, nadir olarak Karadeniz kıyılarında yaşayan çipura balığı; Kanarya Adaları'ndan, İngiltere kıyılarına ve Verde Burnu'na kadar geniş bir alanda bulunur. Farklı ülke ve kültürlerin bulunduğu bu coğrafyada çipura; nefis lezzeti ile her sofranın vazgeçilmezi olmayı başarmış ve haklı bir üne kavuşmuştur. Izgara, güveç ve buğulaması yapılan çipura, ana yemek olanın yanı sıra çorba ve salataları ile de sofralarda başlangıç ve garnitür olma özelliğinide taşır.
Sağlam çene ve diş yapısından ötürü; yaşadığı bölgelerdeki tüm kabuklular ve yumuşakçalar ile beslenen çipura; akıllı, el oltası ile yakalanması zor ve bir o kadar keyifli bir balık olduğundan tüm profesyonel ve amatör balıkçılarında hayallerini süsler. Yıllar boyunca yapılan kontrolsüz avlanmalar sonucu ise, bugün denizlerdeki sayısı oldukça azalmıştır.
İzmir'in Kemalpaşa ilçesindeki Ulucak Höyük'ünde yapılan kazılarda; 8 bin yıllık olduğu tespit edilen çipura çene kemikleri ve midye kabukları ile bunlardan yapılan bilezik ve kolye gibi takılar bulunmuştur. İnsanlık tarihinin derinliklerinden günümüze dek değerini hiç kaybetmemiş çipura, yaşadığı coğrafyalarda yazılı ve sözlü edebiyatta dahi yer almıştır.
